Teknoloji her geçen gün hızla ilerlerken Playstation, Xbox gibi video oyun konsolları gerçekçilik konusunda birbirleriyle yarışıyorlar. Ancak hiçbirimiz 90'lı yıllarda ülkemizde fırtınalar estiren atarilerin verdiği keyfi unutamıyoruz.
Bizler elbette çok severdik atarileri, hatta çok zaman gece yarılarına kadar kalkmazdık TV başından. Ancak anne babalarımız bu durumdan pek hoşnut olmazlardı. Bu yüzden "Bak atariler televizyonun tüpünü bitiriyormuş!" veya "Atari adaptörü ısınınca patlıyormuş hadi kapat artık!" gibi beyaz yalanlar uydururlardı.
İnsanlara kolay aldanmamak gerektiğini şu sarı renk atari kasetlerinden öğrendik. Üzerinde 9999999 tane oyun olduğu yazıyordu ancak içinde yalnızca 4-5 tane oyun oluyordu. Neyse, hayatta edindiğimiz tecrübeler yediğimiz kazıkların toplamı değil mi zaten? 😃
O zamanlar bilgisayar çok paraydı. Yalnızca komşunun veya akrabanın evinde bilgisayar oynayabiliyorduk. Çocuklarına bilgisayar alamayan ebeveynler çareyi görüntüsü bilgisayarı andıran klavyeli atarilerde buluyordu.
Atari oyunları denilince akla ilk Super Mario gelir. Kurgusuyla, karakterleriyle, müzikleriyle ve giderek zorlaşan oyun yapısıyla tam bir efsaneydi. O kadar çok oynardık ki gece gözlerimizi kapattığımızda göz kapaklarımızda Mario'nun silueti belirirdi. Zor oldu ama prensesi hangimiz kurtarmadık?
Teknoloji ceplerimize girdi, aya bile çıkıldı ancak "Atari bizim tabancayla nereye ateş ettiğimizi nereden biliyor?" sorusunun cevabı bilim adamları tarafından halen bulunamadı. Haa hedefi ıskaladığımızda karşımıza geçip pis pis sırıtan köpek reyis seni de unuttuk sanma!
Tank oyununun en güzel tarafı iki kişi oynanabilmesiydi. Arkadaşımızla birlikte sefere çıkıp düşman tanklarını yok etmek inanılmaz keyifliydi. Ancak muhteşem ikiliden biri oyundan sıkılıp sırf gıcıklık olsun diye, korumakla yükümlü olduğumuz kartalın kafasına sıkınca game over oluyordu. Sahiden ya biz o kartalı niye koruyorduk ki?
Bomberman vardı bir de. Amaç sağa sola bomba bırakıp balon kafalı düşmanları yok etmekti. Ancak zaman zaman kendimizi bombayla taş duvarlar arasına sıkıştırıp ölmeyi beklemedik değil.
Belki bir Hülya Avşar değildik ama biz de çok raket salladık. Kenarda merdiven üzerinde oturan hakem takdir haklarını hep karşı taraf lehine kullanırdı. İki kişilik oynarken setler kaybedilince zaman zaman takım arkadaşımızla gergin anlar yaşardık.
Temel Reis'in Karadenizli olduğunu sandığımız yıllar.. Oyunu da çizgi filmi gibiydi. Temel Reis'i yönlendirerek Kabasakal'ın göbeğine takılmadan dünyalar güzeli Safinaz'ı kurtarmaya çalışıyorduk.
Şimdikiler PES mi FIFA mı daha iyi diye tartışadursun. Hiçbiri Tecmo World Cup'un eline su dökemez. 2 boyutlu görüntüsüyle pek fazla bir şeye benzemezdi ancak rakip oyuncuların fazlalığı, sizin oyuncularınızdan çok daha hızlı koşmaları gibi dezavantajlar oyunun zorluk derecesini üst seviyelere çekiyordu. Dünya Kupası aslanın midesindeydi!
Arka plandaki objeleri ve korkunç müzikleri ile Mortal Kombat hafızalarımızda yer etti. Rayden, Sub-Zero, Cage gibi farklı karakterlerin olduğu oyunda her karakterin kendine has dövüş stili vardı.
Contra bugünkü Call of Duty, Counter Strike gibi oyunların ağababasıydı. Sırf müzikleri bile Contra'yı oynanır kılıyordu. Özlüyoruz..
0 yorum: