31 Temmuz 1996 tarihinde Türkiye'ye bir dünya yıldızı ayak bastı. Real Madrid ve Barcelona gibi iki dünya devi kulübün formasını başarıyla sırtlamış, başarılarına yenilerini eklemek için Galatasaray'a imza atmıştı. İmzayı attığında 31 yaşındaydı. Daha ilk dakikadan başladı algı operasyonu. Hagi'nin gerçek yaşının 35 olduğu iddia edildi. Ancak Hagi en güzel cevabı sahada verecekti. Galatasaray'da oynadığı 5 yıl boyunca 4 yıl üst üste lig şampiyonluğu, 1 UEFA Kupası, 1 Süper Kupa ve daha sayısız başarılar elde etti.
Hagi saha dışında gösterişten uzak yaşam sürmeyi tercih ederdi. Herkes son model araçlara binerken Hagi'nin Tempra'sı vardı. En sevdiği yemek domates ve peynirli sandviçtir. Çok cimridir Hagi. Kimseden borç almaz, kimseye de borç vermez. Socrates Dergi'ye verdiği bir röportajda şöyle diyor: “Bazıları yemekleri sever, bazıları saatleri, arabaları… Benim için ek ve detay işler bunlar, başka herhangi şeyler. Bana göre önemli olan tek şey futbol.”
Hagi'nin başarısının ardında kendine güvenmek ve çok çalışmak var. Daha geldiği ilk günden kendine olan inancı tamdı. Galatasaray'a imzayı atarken sözleşmesine "Avrupa kupalarında şampiyonluk halinde prim" maddesi koydurmuştu. Biraz klişe olacak belki ama anrenmanlara herkesten bir saat önce gelip herkesten bir saat sonra çıkardı. Takım izindeyken bile bir kişi Florya'da yalnız başına idman yapardı. Bu kişi Galatasaray'ın Rumen yıldızı Hagi'den başkası değildi. Malzemelerini kendisi taşırdı. Saha içinde agresiftir ancak bu agresifliği onun kazanma hırsından gelmektedir. Bencil futbolcuların iyi bir futbolcu olsa bile asla iyi bir lider olamayacaklarını belirtiyor. Çalıştığı antrenörlere her zaman saygı duyan Hagi, onların saha içerisindeki yansıması gibidir.
Hagi bir gün tesislerde merdivene oturmuş elindeki kramponları temizlemektedir. "Bu kadar malzemeci varken sen neden ayakkabılarını temizliyorsun?" diye sorarlar. Hagi'nin soruya verdiği şaşırtıcı cevapsa şöyledir: "Bu ayakkabılar benim değil ki, genç Emre'nin.."
"Karpatların Maradonası" lakaplı Hagi, Romanya Milli Takım tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından biri olarak lanse ediliyor. 1994 Dünya Kupası'nda Kolombiya'ya attığı muhteşem gol, kupa tarihinin unutulmaz golleri arasına adını yazdırdı. İşte o gol:
Türkiye'nin 2002 Dünya Kupası'nda gösterdiği unutulmaz başarı içinse şöyle diyor Hagi: "Türkiye Milli Takımı’nda ben eksiktim. Ben olsaydım Türkiye üçüncü değil, şampiyon olurdu. Çünkü ben buyum; üçüncülükle birincilik arasındaki farkı yaratan oyuncu…"
Monaco'ya attığı muhteşem gol, Roberto Carlos'a attığı efsane çalım, Milan maçında Hasan Şaş'a verdiği akıl dolu gol pası... Gheorge Hagi'nin hünerlerini, muhteşem gollerini, asistlerini anlatmaya kelimeler yetmez. Ancak şu bir cümle özetliyor her şeyi: "Sağ ayağına 500 sayfa kitap yazılır, son satırı da 'solaktı' olur."
Hagi'nin Galatasaray Formasıyla Attığı En Güzel Goller
0 yorum: